57. Alay

İzzettin Çalışlar, 25 Nisan 1915 tarihinde 57. Alay’ın düşmana doğru atılışını şu şekilde tasvir etmişti:

“Bugünkü muhârebede askerimizin tevekkül-i dindârâneleri (dini inançları) pek ziyâde şâyeste-i takdîrleridir (takdire layıktır). 57’nci Alay efrâdı (askerleri) başka bir aşk ile çarpışmışlardı. Efrâd şahâdet mertebesine varmak emel ve hissiyâtıyla meşbû’ (dolu) idi. Cennete kavuşacaklarına imân etmişlerdi. Muhârebeden sonra arâzî üzerinde şuraya buraya bırakılmış çamaşırlara tesâdüf ediliyordu. Bu çamaşırlar şehîd olunca temiz libâs (elbise) ile cennete kavuşmayı düşünen dindâr kahramânların attıkları eski ve kirli çamaşırlar idi. Yerine temiz çamaşırları giymişlerdi. Böyle bir asker şehîd oluncaya kadar dâ’imâ gazidir. Düşmanı önüne katar, savletine, süngüsüne düşman dayanmaz. Bu ulvî hâtıra târîh-i askerî ve millîyemizi (milli ve askerî tarihimizi) tezyîn eden (süsleyen) vekâyi’den (olaylardan) ma’dûd olmaya (sayılmaya), daima tahattür edilmeye (hatırlanmaya) değer…”

57’nci Piyade Alayı, 25 Nisan 1915 tarihindeki Bigalı’dan yürüyüşüne bu duygu ve hislerle başamıştı.

Çanakkale Kara Muharebeleri’nde düşmanla çarpışan 79 alaydan sadece bir tanesi olan şanlı 57. Piyade Alayı, 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal [ATATÜRK]’ün emrinde 25 Nisan 1915 tarihinden cephenin kapanışına kadar geçen sürede sayısız fedakarlığı ve kahramanlığıyla Çanakkale Zaferi’nin simgeleşen alaylarından biri olmuştur. Vatan müdafaası için şehâdet mertebesine ulaşmaktan hiçbir çekince göstermeyen şanlı alayın kahraman askerleri, muharebelerin ilk gününden son gününe kadar siperlerini bir an dahi bırakmamıştır. 57. Piyade Alayı, Çanakkale Kara Muharebeleri’ndeki fedakârlık ve kahramanlıkları sebebiyle 27. Piyade Alayı’ndan sonra sancağına harp madalyası takılan ikinci alay olmuştur. 57. Piyade Alayı’na verilen bu madalya, bizzat Sultan Mehmed Reşat ve Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın imzasıyla takdim edilmiştir. Özellikle 25 Nisan 1915 tarihinde Kocaçimen Tepeleri’nin düşman eline geçmesini engellemeleri ve kahramanca vuruştuğu için 30 Aralık 1915 tarihinde verilen karar şu şekilde olmuştu:

“19’uncu Fırka’ya mensub olup Çanakkale’de fevka’l-‘âde şecâ‘at ve yararlık göstermiş olan 57’nci Piyâde Alâyı nâmına sancağı üzeri sırma işleme “Devlet-i Osmanîye ile İ’tilâf Devletleri harbinde 57’nci Piyâde Alâyı’nın düşman tarafından fî 12 Nisan sene 331 [25 Nisan 1915] günü Çanakkale’de Arıburnu’nda vuku‘ bulan ilk ihrâcda karaya çıkmış düşman kuvvetlerinin ilerlemesi ve Kocaçimen Tepeleri’nin düşman eline geçmesine yevm-i mezkurdaki hareket-i serî‘a ve savlet-i şedîde-i şirânesiyle mâni‘ olmak ve aylarca düşman-ı merkum karşısında hatt-ı harbde kalarak ona karşı kahramâne muhârebeler icrâ etmek suretiyle gösterdiği fevka’l-‘âde şecâ‘at ve yararlığın hâtırâsıdır.” ‘ibâresini hâvî murassa‘ imtiyâz nişân-ı ‘âlîyesi kordelası ebâdında nısfı yeşil ve nısf-ı diğeri kırmızı kordela ile kılıçlı levhayı muhtevî altın ve gümüş imtiyâz ve harb madalyaları i‘tâ olunmuştur. Bu irâde-i senîyenin icrâsına Harbîye Nâzırı me’murdur.

22 Muharrem sene 334 ve 17 Teşrîn-i sânî sene 331 [30 Aralık 1915]”

Birinci Dünya Harbi serüvenine Tekirdağ’ın Yarçeşme Barakaları’nda başlayan 57. Piyade Alayı, Çanakkale Muharebeleri’nde göstermiş olduğu fedakârlık ve kahramanlığıyla Çanakkale’den 19. Tümen bünyesinde 2.741 mevcutla ayrılarak Galiçya Cephesi’nde çarpışmaya gitmiştir. Galiçya’da da kahramanlıklarına yenilerini ekleyen alay, vatan müdafaasının da simgeleşen alaylarından olmuştur.

57. Piyade Alayı’nın bu kahramanlıklarını gün gün, saat saat anlatan harp cerideleri, tam 106 yıl sonra gün yüzüne çıkarıldı.

2018 yılında başlayan çalışmalar Çanakkale Savaşları ve Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı ile Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi iş birliğiyle sürdürülerek yürütücülüğünü Prof. Dr. Murat KARATAŞ’ın üstlendiği projenin sonucunda 57. Piyade Alayı Komutanı Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey’in 106. ölüm yıldönümünde tamamlanarak bir eser haline getirildi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarih Bölümü akademisyenlerinden Prof. Dr. Murat KARATAŞ’ın ve Arş. Gör. Buğra TERZİ’nin yayına hazırladığı “Harp Ceridelerine Göre Çanakkale Savaşları’nda 57. Alay” isimli kitap, ilgililerinin hizmetine sunuldu. Bu vesileyle eser, kahraman alayımıza ve tüm şehitlerimize ithaf edildi. Ruhları şâd olsun.

44 cevaplar
  1. selçuk hancı
    selçuk hancı says:

    ŞEHİTLERİMİZİN RUHLARI ŞAD OLSUN TARİHİ YERLERİMİZİ ANLAMAMIZI SAĞLAYAN GÜZEL İNTERNET SAYFANIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ İYİ ÇALIŞMALAR EMEKLERİNİZE SAĞLIK

    Yanıtla
  2. Ayşe akın
    Ayşe akın says:

    Slm. Çok güzel olmuş emeğinize yureginize sağlık. Guzel anlatiminizla çok guzel gezilerimiz oldu tekrar gelmeyi o guzel yerleri yine senden dinlemek isterim nasip olursa. Butun mehmetciklerimize selam olsun, sehitlerimize de rahmet olsun 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷

    Yanıtla
  3. inci özer
    inci özer says:

    Milli şuurumuzu oluşturmak üzere her Türk’ün mutlaka gezmesi gereken bu yerler için verdiğiniz çabaya çok teşekkür edip; şu hikayeyi bırakıyorum.
    Eski Başbakanlarımızdan Turgut Özal, ilk seçildiği yıllarda, dönemin Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler’i toplantı yapmak üzere çağırır ve kendisine ‘Ben bu ülkeyi ayağa kaldırmak, ileri devletler seviyesine getirmek istiyorum. Bunun için, işe ilk önce eğitimle başlamamız gerektiğini de biliyorum. Şimdi bu konuda bir çalışma yapalım ve bu işi başarmış devletleri inceleyip, onlardan yardım ve destek alalım’ der. Dinçerler, Japonya’dan bu konuda uzmanlaşmış bir heyet çağırır. Onlardan Türkiye için bir eğitim programı hazırlamalarını ister. Japonya üniversitelerinden gelen bu heyet, inceleme yapmak üzere bir ay zaman isterler. Anadolu’nun çeşitli illerinde araştırma yapıp bir rapor hazırlarlar. Bu heyet bir ay sonra Turgut Özal ve Vehbi Dinçerler’e raporlarını sunarlar. Bu raporda açıkça şunlar yazılmaktadır: “Türklerde millî şuur eksikliği vardır. Bu yüzden bu toplumdan bir şey olmaz”

    Bu rapor Turgut Özal ve Vehbi Dinçerler’i iyice sarsar. Turgut Özal, Japon heyetine ‘Peki sizler Japon halkına nasıl millî şuur veriyorsunuz’ diye sorar. Bir Japon profesör söz alıp şunları söyler: “Bizler çocuklarımızı üç yaşındayken anaokullarına göndeririz. Çünkü insanda kişilik gelişimi 0-6 yaşına kadar tamamlanmaktadır. Bizler çocuklarımızın kişilik gelişimlerine çok önem verir, iyi bir Japon olmaları için onları uygulamalı eğitimden geçiririz. Bu eğitimin içerisinde millî şuur eğitimi de vardır. Millî şuur eğitimini bizler şöyle yaparız: Her Japon çocuğunu bir gün sabahtan, bize atom bombası atılan Nagazaki ve Hiroşima kentlerine götürürüz. Zira bizler o yerleri ilk günkü hâliyle korumaktayız. Yaşanan dehşet, tüm canlılığıyla orada saklı tutulmaktadır. Bu dehşeti gören küçük Japonlar iyice sarsılırlar. Aynı çocukları, öğleden sonra da robotlarla çalışan fabrikalara götürür, uçaktan hızlı giden trenlere bindiririz. Şu an ülke olarak geldiğimiz teknolojiyi gösteririz onlara. Bu teknoloji karşısında da bir şok daha yaşatırız. Ertesi gün öğretmenler okullarında, bir gün önce yapmış oldukları geziyi çocuklarla değerlendirmeye alırlar ve onlara şunu derler: ‘Eğer tembel ve kötü bir Japon olursanız düşmanlarınız gelir, topraklarınıza saldırırlar ve neyiniz var, neyiniz yoksa siler ve halkınızı öldürürler. Fakat iyi bir Japon olup çok çalışıp ülkenize hizmet ederseniz, bizlerin yapmış olduğu hızlı trenlerden ve robotlarla çalışan fabrikalardan daha iyisini yapar, ülkenizi güçlü ve ileri devletler seviyesine getirirsiniz. Böyle yaparsanız düşmanlarınız size hiçbir şey yapamazlar’ Bu konuşma üzerine Vehbi Dinçerler: ‘Peki bizim atom bombası atılmış bir yerimiz yok ki, biz bunu nasıl yapacağız?’ diye sorar. Japon profesör sözüne şöyle devam eder: ‘Sizin bizden daha geniş ve zengin bir tarihiniz var. Anadolu’nuzun her yeri bir Nagazaki ve Hiroşima… Sizler değil misiniz yedi düvele meydan okuyan? ‘Çanakkale Geçilmez’ dedirdiğiniz bir Çanakkale Savaşları tarihiniz var. Metre kareye 12000 merminin düştüğü, dünya savaş tarihinin en büyük ve en çetin savaşlarının yaşandığı bir Çanakkale Savaşı’nız var. Sizler de çocuklarınızı o büyük savaşların yapıldığı yerlere götürerek, buraları göstererek bu millî şuur eksikliğinizi tamamlayabilirsiniz’ der.

    Yanıtla
  4. Rukiye
    Rukiye says:

    Unutulmaz bir Tur🇹🇷 Ridvan bey’e çok teşekkür ediyorum. O kadar güzel anlattı ki gezimiz esnasında sanki o anı yaşadık. Herkese tavsiye ediyorum. Tüm şehitlerimiz nurlar içinde uyusunlar.
    ÇANAKKALE GEÇİLMEZ…

    Yanıtla

Cevapla

Çanakkale Şehitlik Turu'nuz nasıldı?
Lütfen düşüncelerinizi bizimle paylaşın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir